[Deutsche Version hier]

 

Ten rengim, dilim, nerede doğduğum, hatta atanan dini inancım da dahil olmak üzere bunların hiçbiri benim önceden seçebildiğim şeyler değil. Bunu okuyan senin de öyle. Irkçılık sağ düşünceden doğan çürük bir meyve. Hiçbir şeye ve kimseye çürük meyvenin yararı olduğu kadar da yararı olmayan, yaşayan canlılardan olan insana dair bir düşünce. Düşünen hayvanlar dışında herhangi bir hayvanın da ırkçı olduğunu söylemek absürd olmaktan öteye bir anlam ifade etmiyor.

Ancak ırkçılık komik olmaktan öte bir trajedi. Çok fazla insan hem fiziki hem de psikolojik olarak ırkçı saldırılara maruz kalıp yaşamını yitiriyor. Daha geçtiğimiz aylarda Hanau’da yaşanan ırkçı saldırı sonucu 9 insan yaşamını yitirdi. Alman basınında bu saldırıyı nargile kafe saldırısı saldırısı olarak okuduk. Nargile kafe -şişe bar- vurgusu saldırıyı meşrulaştırma gayesi taşıyordu. Buradaki gizli ırkçılık oldukça tehlikeli. Bazı gazete manşetlerindeyse ırkçı saldırıyı düzenleyen insanın akli dengesinin yerinde olmadığı söylenerek ırkçı saldırı ifadelerinden kaçınıldı. Ülkede ulusal bir yas dahi ilan edilmedi. Ancak insanlar canlarından oldu. Bu ilk ırkçı saldırı değil ve gereken önlemler alınmazsa son da olmayacak.

 

GÜNDELİK HAYATIN BİR PARÇASI



Sibel Schick 1985 yılında Antalya’da doğdu ve 2009 yılından bu yana Almanya’da yaşıyor. 2016 yılından bu yana ise serbest yazar, gazeteci ve sosyal medya editörü olarak çalışıyor.

Sibel ona yönelttiğim ırkçılıkla hem özel hem de kamusal alanda nasıl karşılaştığı ile ilgili olan sorumu şu şekilde yanıtlıyor: Almanya’da ırkçılık gündelik yaşamın bir parçası bu yüzden hem özel alanda hem de mesleki alanda ırkçılıkla karşı karşıya gelmek çok olağan bir durum. Bu yüzden hem bir kadın yazar olarak hem de medya alanında ikinci dilinde yazı yazarak para kazanmaya çalışan biri olarak belli zorluklarla karşılaşıyorum. Tabi bu sorunlarla beyaz insanlar ya da Almanya’da halihazırda doğmuş insanlar karşılaşmıyor.

 

EĞİTİM SİSTEMİ BEYAZLARA GÖRE TASARLANIYOR

Örneğin mesleki eğitim almak istediğinde geçtiğin eleme sürecinin yalnızca beyaz Almanlara yönelik tasarlanmış olması burada doğmayan insanlar için bir sorun teşkil ediyor. Ve senin farklı bir eğitim sisteminden geçmiş olman tamamen seni kapının dışında bırakarak eğitim hakkını otomatikman elinden alıyor ya da pürüzler çıkarıyor. Gazetecilik eğitimi veren bir okul için yaptığın başvuruda genel kültür sınavından geçmen gerekir. Ve buradaki eğitim sistemine göre burada aldığın eğitime göre edebiyat dersinde okuduğun kitapların içeriğine göre sorular soruluyor. Türkiye’de eğitim almış insanların okul müfredatlarının parçası değil bu kitaplar. Öyleyse bu senin bir sıfır geride olduğunu gösterir.

 

GARD ALMAK ZORUNDA KALMAK

Gündelik hayatta arkadaşlık kurduğun insanlar, çalıştığın alandaki insanlar sana oldukça tuhaf sorular sorup, tuhaf yorumlarda bulunabiliyor. Hem özel alanda hem de genel olarak karşılaştığın ırkçılık bir araya gelerek büyük bir yaralanmaya sebep oluyor. Sürekli stres altında kalıyorsun ve bu da seni hep gardını almış bir şekilde yaşamaya itiyor. Her insan gibi gündelik hayatını sürdürebilmek için ihtiyaç duyduğun enerjiyi ırkçılıkla mücadele etmeye harcamak oldukça yorucu. ToniMorrison’ın bir konuşmasında ırkçılığın en büyük işlevinin seni odaklanmak istediğin konudan uzaklaştırması olduğunu söylüyor. Tüm enerjini ırkçılıktan kendini korumak üzerine harcıyorsun. Bu sefer başka alanlara vermen gereken enerjiyi toplamakta zorluk çekiyorsun. Bu senin kelimenin tam anlamıyla enerjini emiyor.

 



ALMANYA’DA IRKÇILIK YAPISALDIR

Almanya toplumu yapısal olarak ırkçı bir toplum. Bu tüm Almanların doğuştan ırkçı olduğu anlamına gelmemekle birlikte Almanya’daki sistemin ırkçı bir sistem olmasıyla doğrudan ilgili. Bu yüzden Almanya’daki ırkçılık bireysel bir sorundan öte yapısal ve sistemle ilgili bir problemdir.

 



TOPLUMSALLAŞAN ŞİDDET



Yapılan bazı araştırmalara göre eğer ismin Almanca değilse yaptığın iş başvurularında ya da ev kiralama ile ilgili görüşmelerde şansın oldukça düşük oluyor çünkü Alman isimli insanlara öncelik veriliyor. Yapılan araştırmalar aracılığıyla sunulan istatistikler bana bu toplumda birey olarak daha az değer verildiğini gösteriyor. Ve şöyle bir sonuç doğuyor: Beyaz Alman ve ismi Jonas Schmidt olan birine göre bana daha az değer verilmiş oluyor. Bu tabi ki insanı her alanda etkileyen bir şey. Ve senin maruz bırakıldığın şiddet bu şekilde toplumsallaştırılıyor.

Almanya’da ırkçılığa karşı verilen mücadele elbette yeterli değil. Çünkü burada yaşanan sorun ırkçılığın temelinin yapısal olmasının inkar edilmesiyle ilgili. Örnek olarak Almanya İç İşleri Bakanı Horst Seehofer kameraların karşında polis enstitüsünün içerisinde yapısal bir ırkçılık probleminin olmadığını söylüyor. Daha en üst seviyede inkar edilen bir sorunu en alt seviyede de çözemezsin. Bu sorunun öncelikle en üst seviyede kabul edilmesi ve yine oradan çözümün başlaması gerekir.

 

IRKÇILIK SENİ KAPININ DIŞINDA BIRAKIYOR



Sen zaten yapısal ırkçılıktan dolayı herhangi bir karar merciinde yer alamıyorsun. O güç sana en başından verilmiyor bunun nedeniyse senin sistematik olarak ırkçılığa maruz bırakılman. Böyle bir kısır döngü. Irkçılık seni kapının dışında bırakıyor ve sen dışarıdan her ne kadar ırkçılık var diye bağırsan da içerdekiler seni duymuyor. Çünkü sen dışardasın. Başka bir dünya içinde yaşıyorsun. Senin var olduğun boyut başka bir boyut. Sen onlarla aynı toplumda yaşamıyorsun, ucuna, kıyısına, köşesine, sınırlarına itiliyorsun. Bu yüzden bir şeylerin önce içerden çözülmesi gerekiyor.

Irkçılık ile ilgili deneyimlerini anlatan bir başka kişi ise Yiğit Yılmaz. İstanbul’da doğan Yiğit 19 yaşında liseyi bitirdikten sonra üniversite eğitimi almak için Almanya’ya taşındı ve yedi yıldır Almanya’da yaşıyor.

 

TÜRKİYELİYSEN ERDOĞAN DESTEKÇİSİSİN



Gerek özel gerekse kamusal alanda ırkçılığa maruz kaldın mı?



Şuanda bir mimarlık firmasında çalışıyorum ve bu alanda ırkçılığa maruz kalmadım çünkü biraz şanslıydım. Hakeza üniversitede de bir ırkçılığa maruz kaldığımı söyleyemem. Çünkü çalıştığım ve var olduğum alanlar genelde ırkçılığın rahatlıkla yüzeye çıkamayacağı uluslararası yerlerdi. Almanya’da en sık yaşadığım şey Türkiyeli olduğumun öğrenilmesi ardından konunun direkt Erdoğan’a getirilmesi. Bu oldukça can sıkıcı insanlar Türkiyeliyim diye benim Erdoğan destekçisi olduğumu varsayıyor ve ben bu varsayımı çürütmekten yoruldum. Ve bunu ben ırkçılık olarak tanımlıyorum çünkü sistematik bir şekilde yapıldığını düşünüyorum.

 



IRKÇILIK SADECE NAZİLİKLE İLGİLİ DEĞİL



Almanya’da diğer ülkelere kıyasla ırkçılık çok daha farklı bir şekilde yaşanıyor. Almanya’da ırkçı tanımı 90’lı yıllardaki motosiklet çeteleri, dazlaklar, günümüzde Corona ve bilim karşıtları, Naziler, komplo teorisyenleri bir şekilde topluma ayak uyduramayan marjinal gruplar olarak gösteriliyor. Ancak sadece bu grupların ırkçı olduğunu söylemek oldukça hayalci olur.Almanya’da ırkçılığın pasif agresif bir şekilde olduğunu düşünüyorum. Çünkü Almanya Nazi geçmişini kapattığını düşündüğü ve geçmişle yüzleşmeye çalıştığı için öyle bir kategorize etme var. Nazi kategorisine girmeyen şeyler ırkçı olarak görülmüyor. Almanya’da böyle bir sıkıntı var çünkü ırkçılık daha evrensel bir durum sadece Nazi olmaya ilişkin değil.

 



İŞLENEN IRKÇI CİNAYETLER AYDINLATILMIYOR



Peki ırkçılığa yönelik verilen mücadele ya da alınan tedbirler yeterli mi?



Irkçılığa karşı verilen mücadele asla yeterli değil. Almanya diğer ülkelere göre çok daha fazla yol kat etmiş olabilir ancak uygulamaya gelince ne kadar hayata geçirildiği şüphe doğuruyor. Sistematik ırkçılık hala insanlara saldırıyor ve ölümler yaşanıyor. Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütü birçok ırkçı cinayet işledi ve bu cinayetler aydınlatılamadı. Cinayetlerden sonra polisin olaya yaklaşımı da tam anlamıyla bir ırkçılık örneği. Irkçı motiften oluşan bir cinayet olduğu asla dile getirilmedi. Namus, töre, uyuşturucu gibi kriminal olaylarla ilişkilendirilmek istendi ve bu bize Almanların göçmenlere nasıl yaklaştığı konusunda fikir veriyor.

 

DEVLETİN İÇİNDE NAZİ BİR YAPILANMA VAR

Örneğin Nasyonal Sosyalist Yeraltı Örgütünün işlediği ırkçı cinayet dosyalarına 120 yılgizlilik ibaresi eklendi. Ancak birkaç yıl önce Kassel’in valisi ırkçı bir saldırı sonucunda hayatını yitirdikten sonra gizlilik ibaresindeki bu süreyi 40 yıla indirmek zorunda kaldılar. Bu rakam her şeyin ispatı. Saklayacak bir şeyiniz yoksa nedenbir dosyaya bunca yıllık gizlilik veriliyor. Burada devletin nasıl ırkçı örgütlerle ilişki kurduğunu da görüyoruz. Saklayacak ne olabilir ki? Alman Devleti kurulduktan sonra birtakım Naziler kuruluş aşamasında devlet teşkilatında yer aldı. Nazilerin hepsi yargılanmadı çünkü neredeyse herkes Nazi’ydi ve bunun günümüze yansımalarını bu şekilde görüyoruz. Devletin içinde sistematik, yerleşmiş derin bir yapılanma var.

 

 


Irkçılık mı gel bir de bana sor…I


 

Zur Autorin: Gamze Kafar arbeitete für die kurdische, ausschließlich mit Frauen besetzte Nachrichtenagentur JINHA, welche 2016 durch die türkische Regierung geschlossen wurde. Von 2015 bis 2018 berichtete Gamze Kafar über den Konflikt in Nordsyrien. 2018 zog sie nach Berlin und arbeitet weiter als Journalistin.

[Übersetzung von Çiğdem Ücüncü und Utku Mogultay für Gegensatz Translation Collective]

 

Foto: strassenstriche.net CC